20 Ocak 2013 Pazar

Olympos Yaklaşımı



Eğer isimlerin, karakterimiz ve yaşamımız üzerinde bir etkisi varsa, benim için de annemin, anlamlarını karıştırdığı için seçtiği isim yerine asıl düşündüğü isim daha belirleyici olmuş olmalı ki, yatılı okul için evden ayrılmamdan bu yana her zaman bana özgü işler yapma ve farklılık yaratma peşinde oldum.

İyi bir öğrenci olmanın kimse için çok fazla çaba gerektirmediği lise yılları benim için yatakhane eğlencesi, resim, tiyatro, müzik ile dolu oldu.  Üniversite yıllarımda tozlu AIESEC ofisinde geçirdiğim zaman ise bana bol bol yurtdışı gezisi, 70 milletten arkadaş ve 70 farklı bakış açısı kazandırdı.

17 sene aralıksız çalışmanın ardından, sadece durmak istediğim, kendimi dinlediğim - dinlendiğim kısa bir molada kazandıklarımın başında daha sakin, daha mutlu bir insan olmayı öğrenmek geliyor. Yeniden çalışmaya döndüğümde şimdi yeni bir dönem başlıyor hayatımda.

Mola verme ve hayatımda bazı şeylerin yönünü değiştirme kararımı, kimselerin olmadığı bir kış güneşinde Çıralı sahilinde verdim. Uçsuz bucaksız sahilde benden başkaları sadece siluet olarak görebileceğim uzaklıkta iken, birden dümdüz bir alanda neredeyse tek yükseltinin ben olduğumu farketmemle başladı aslında bu dönem. Sahili çevreleyen dağlarla karşılaştırıldığında hepi topu 1.67 m olan ben, bir şezlongda uzanmış halimle bile bulunduğum yerde aslında bir fark yaratıyordum. Olympos yaklaşımı olarak adlandırdığımız bu farkındalık ile kendimin, başkalarının, hatta kurumların hayatında bir farkk yaratabileceğime inandım.

Çevremde gençler var, ilk adımlarının heyecanında...Ah'ı gitmiş, vah'ı kalmış bir çift trekking ayakkabısının, benim dolabımın dibinden çıkıp üzerinde kurumuş çamuruyla, dağcılık yapmak isteyen bir genç kızın odasının baş köşesine yerleşmesinden daha çok, Likya Yolu macerasında çekilen fotoğraflarımın ve anlattığım hikayelerin onda yarattığı heyecan ve güven gibi bir farktan söz ediyorum. Benim yaşadığım zorluklarla benden sonra karşılaşan arkadaşlarımın hayatta ne ilk ne de tek olmadıklarını görerek, hissettikleri kadar zayıf olmadıklarını farketmelerinden bahsediyorum. 

Bir de bu dönemde, daha önce kurumsal şirketlerin, büyük organizasyonların içerisinde, bir ormandaymış gibi başka, büyük ve kalın gövdeli ağaçlarla bir arada olmayı sevdiğim kadar, sahildeki tek ve bodur ağaç olarak verdiğim gölgenin de hazzına varabildiğime inanıyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder