Hikayemiz 4 Mayıs 2010’da Burcu’nun gruba attığı ilk e-mail ile başladı.
40. Yaşgününü kutlamak üzere hep beraber denize açılmaktan, bir yelken
yolculuğuna çıkmaktan bahsediyordu. Burcu hariç hiç kimse tüm grubu
tanımıyordu. Hatta aramızda Burcu hariç kimseyi tanımayanlar da vardı. Ama 3.5
kamaralı, 13 metrelik yelkenlimizde birbirimizi tanımak, sevmek, özelimizi
paylaşmak, gülmek, ağlamak, için koskoca 5 günümüz vardı ve bu 5 gün bize yetti
de artı.
4 Mayıs’ta bu davet ile başlayan hikayemiz, 18 Mayıs’ta hayat buldu. Tüm
kimlik ve şapkalarımızı karada bırakıp denize açıldık; ne eş, ne anne, ne kız
ne de ablaydık,ne direktör, ne müdür, ne de falancanın uzmanıydık, sadece en
saf halimizle kendimizdik. Kendimizi, özgürlüğü ve kendimiz olma özgürlüğünü
denizde bulduk. Rüzgarla, dalganın heyecanını denizde tattık; gün batımının
hüznünü, gün doğumunun umudunu ve her ikisinin de dayanılmaz güzelliğini
denizde gördük. Dengeyi dümende, akışkanlığı yelkende, sonsuzluğu denizin
içinde, evrenin gücünü doğada ve kendi içimizde bulduk.
Kah çaldık söyledik, Soha’nın şarkıları ile kendimizden geçip çılgınlar
gibi dans ettik; kah yoga – meditasyon yaptık farkındalık egzersizleri ile kendimizi
ve birbirimizi tanıdık; kah açıldık yağmurda seyir aldık; kah demir attık
karanın kekik kokusunu içimize çektik; acıktık azdan çok yarattık; üşüdük yoktan
var ettik, 3.5 kamaralı yelkenlimizde dardan mekanlar yaptık; kalbimizi açtık, içimizi paylaştık; paylaştıça
güldük paylaştıkça ağladık ve seyir boyunca 8 Mona Lisa portresine büründük;
sadece anı yaşadık.
Hikayemiz yelken seyahatinin sonunda son bulmadı, aksine bu yeni bir başlangıçtı…