22 Ocak 2011 Cumartesi

Bir fincan kahvenin büyüsü

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” ya da “Kahve bahane, sohbet şahane”...her ikisi de ne güzel sözler. Sohbet şahane olunca haliyle dostluklar pekişiyor. Herkes birbirine yeni perspektifler kazandırıyor, yeni kapılar açıyor, fırsatlar sunuyor, mutlaka hayatınıza farklı bir tad geliyor. Bazı buluşmalar, sohbetler hayatınızın yönünü bile değiştirebiliyor. Herhalde şahane sohbetlere bahane olan kahvenin kırk yıl hatırı olmasının büyüsü de burada saklı.

Bir kahve teklifinin pek çok kapıyı açabileceğini düşünüyorum. Görüşmek istediğim, iş için bile bağlantı kurmak istediğim kişileri, konumlarına göre ya kahve içmeye davet ediyorum ya da kahve ziyaretine gelmek istediğimi söylüyorum. Galiba kahve sözcüğünün kendisi bile insanın için, ısıtmaya yetiyor. “Bir kahvenizi içmeye gelebilir miyim?” cümlesi her zaman “Sizi ziyaret edebilir miyim?” cümlesinden çok daha etkili oluyor. Ne de olsa kahve bahane değil miydi? O zaman da sohbet daha baştan şahane oluyor.

Geçen yaz, kısa bir süre önce tanımış olduğum, dostluğundan ve güleryüzlü yapıcı yaklaşımlarından çok etkilenmiş olduğum bir kişiyi, mesleği gereği ona danışmak istediğim bir konu için aradım. Bahane olarak kahve içmeye davet ettim. Kahve teklifime çok sevindiğini, ancak yeni öğrendiği hastalığı nedeniyle yurtdışına tedaviye gitmek üzere olduğunu söyleyen yanıtını aldım. Maalesef o kahveyi hiç içemedik. Cenazesi iki hafta önce çok soğuk bir günde, şiddetli yağmur altında kaldırıldı. O öğleden sonra kahvemi onu düşünerek içtim, ısındım. Hiçbir kahve buluşmasını ıskaladığım için bu kadar üzülmemiştim. O günden beri kahve sözlerimi ertelememeye daha fazla özen göstermeye başladım.

Bir süredir zamanım daha uygun olduğu için eski dostlarla kahve içme fırsatlarını daha kolay yakalıyorum. Bazen ben arıyorum bir şey danışmak için. Bazen karşılaşıyoruz, sözleşiyoruz, başka bir gün kahve içmek üzere buluşuyoruz. Her kahve buluşmasından sonra eski dostlarım yeniden ve kalıcı olarak hayatıma giriyorlar. Yeniden görüşmeye başladığım her eski dost ile çevremin genişlediğini hissediyorum.
Uzun zamandır görüşmediğim arkadaşlarımın çoğu şimdi kırklı yaşlarındalar. Hepsinde ayrı bir farkındalık gelişmiş durumda. Hepsi farklı yollardan gelmişler. Bazen kesişmişiz, bazen birbirimizi tamamlayabilecek olduğumuzun farkında bile olmamışız. Oysa şimdi birimizin zenginliği diğerinin eksiğini kapatıyor. Bir arkadaşım daha ben anlatırken telefonunu eline alıyor ve tam da altı aydır aradığım yaklaşımda olan piano hocası kuzeniyle konuşturuyor. Bir arkadaşıma çocuk kitabı yazarı bir başka arkadaşımdan bahsetiğimde o da aradığı çocuk filmi senaristini bulmuş oluyor (Şimdi ikisi beraber çocuklar için bir televizyon dizisi çekme hazırlığındalar, ben de onlara sponsor arıyorum). Bir arkadaşım benim ürettirmek istediğim bebeklerden bir başka arkadaşına bahsedince o da benim sorunuma çare olan kişinin telefon numarasını çıkarıp veriyor. Sosyal ağımız işte bu şekilde büyüyor. Biz de böyle büyüyoruz.

Ben, eski bir arkadaşımla içtiğim her kahvede kendimi zenginleşmiş hissediyorum. Siz de benimle bir kahve içer misiniz?





4 yorum:

  1. Ben sade içerim kahvemi !

    YanıtlaSil
  2. Ben 22 Şubat'ta sizinle kahve içmek isterim. Hatta çok güzel kahve falı bakarım:)))

    YanıtlaSil
  3. Özgecim, haftaya bir kahve içelim.

    YanıtlaSil
  4. İçelim Sercan, nerede içelim? Falda mutluluklar çıksın, kısmetler çıksın...Sen de gel Jülide, sen de gel Burcu, keşke hepimiz beraber içsek...

    YanıtlaSil